Yaz ve Kış Saati Uygulaması Neden Var?

Uygulamanın başlangıcında amaç güneş ışığından daha fazla faydalanmaktır. Nüfusun bugüne göre daha az olduğu ve insanların daha ziyade kırsalda yaşadığı dönemlerde bir günün aydınlık dönemi çalışma, karanlık dönemi ise dinlenme ve eğlenme için ayrılmıştı. Fakat ilerleyen dönemlerde nüfus arttı. Nüfusun artışı tüketimi arttırdı. Tüketimin artışı daha fazla üretme zorunluluğunu doğurdu. Daha fazla üretme arzusu sanayi inkılabını getirdi. Devamında sanayinin gelişmesine bağlı ortaya çıkan iş gücü ihtiyacı nüfusun sanayi merkezlerine doğru göç etmesini neticede önce sanayi bölgeleri ve sanayi şehirleri hızlı bir şekilde büyümeye başladı.  Nüfus, sanayi ve şehir üçlüsü birbirini etkileyerek üretim-tüketim-dağıtım faaliyetlerinden oluşan ekonomiyi büyüttü. Büyüyen ekonomi daha uzun ve yoğun çalışma gereği doğurdu. Başlangıçta günün çalışma vakti olarak kullanılan gündüzün yeterli gelmemeye başlaması nedeniyle gecenin başında ve sonundaki yarı aydınlık dönem hatta tamamında çalışma gereği ortaya çıktı. Böylelikle üretim maliyetlerinde aydınlatma gideri ortaya çıktı. Aydınlatma giderini düşürmek için güneç ışığından daha fazla faydalanmak bir çözüm olarak görüldü. Kuzey yarım kürede orta kuşaktaki ülkeler bahar gündönümü (21 Mart) ile güz gündönümü (23 Eylül) arasında daha doğudaki saat dilimini ulusal saat olarak kullanmaya başladılar. Dolayısıyla yaz döneminde ileri saat, kış döneminde ise geri saat uygulaması yapılmaya başlandı.

Uygulamanın başlangıcı….

İleri ve geri (yaz ve kış) saat uygulaması başlangıcından bu yana tartışılan bir konu olmaya devam etmektedir. Konuyla ilgili bbc.uk de yayınlanan bir makalede fikrin ilk kez 1784’te Mucit, filozof ve Amerikan siyasetinin ağır toplarından Benjamin Franklin’in Paris’teyken yazdığı espirili bir mektupta ortaya atıldığı fakat ciddi anlamda fikri ortaya atanın 1895 yılında Yeni Zelandalı bilim adamı George Vernon Hudson olduğu yazılmaktadır.

Fikir, 1907 yılında yaz sabahlarında gün ışığının israfına öfkelenen William Willett adlı bir inşaatçının(rmg.co.uk) (bbc.uk haberine göre; yaz döneminde mesaiden sonra golf oynamak için daha uzun aydınlık zaman kalmasını sağlamak için) İngiltere’de saatlerin değiştirilmesi yönünde kampanya başlatmasıyla popüler oldu. William Willett’in çabaları parlamentoyu ikna etmeye yetmedi. Ta ki 1916 baharında, Birinci Dünya Savaşı sırasında, Alman ordusu enerji tasarrufu yöntemi olarak saatleri ileri alması ile ikna oldu ve Birleşik Krallık dahil pek çok Avrupa ülkesi bahar geldiğinde saatlerini bir saat ileri güz geldiğinde ise geri almaya başladılar.

Britanya 1972 yılında mart sonu ileri, ekim sonu geri alınması şeklinde yaz saati yasasını oluşturdu. Avrupa Birliği üye ülkelerine (İzlanda hariç) 2002 yılından itibaren Mart ve Ekim aylarının son pazar günü saatlerini değiştirmelerini şart koştu. Avrupa Parlamentosu 2019 yılında yaz saatinden vaz geçilmesi konusunu gündeme getirmiş olsa da uygulamadan vaz geçilmedi. Halen dünyada çoğunluğu Avrupa ve Kuzey Amerika da olmak üzere yaklaşık 70 ülkede yaz saati uygulanmaya devam etmektedir (rmg.co.uk).     

Türkiye’de yaz ve kış saati uygulaması ilk kez Atatürk döneminde 13 Mayıs 1924 tarihinde (Osmanlı döneminde 1916 yılı) geçilmiş, uygulama 1 Mayıs 1926 tarihinde saatlerin alınması sonrasında kış saatine dönülmeyerek uygulama bitirilmiştir. Devam eden yıllarda saatlerin değiştirilmesine ilişkin farklı uygulamalar yapılmıştır. Örneğin 6 Ekim 1940 tarihinde tekrar yaz ve kış saati uygulamasına geçilmiş olsa da 1942 yılında yaz saatinde kalınmasına karar verilmiştir. Sonraki yıllarda da bazen sürekli ileri saat, bazen de yaz ve kış saati değişimi yapılmıştır. 1974-1985 yılları arasında sürekli olarak ileri saat kullanılmıştır. Yaz saati uygulamasında geçişte genel olarak ülkenin enerji ihtiyacı sebep olarak gösterilmiştir. 1985 yılından itibaren ise yaz ve kış saatinin dönüşümlü uygulamasına geçilmiştir.  7 Eylül 2016 tarihinde bu şekilde uygulamanın enerji tasarrufu sağlamadığı gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye’de yaz ve kış saati uygulaması sonlandırılmış sürekli yaz saati uygulamasına geçilmiştir. Sürekli yaz saati uygulamasında kalınmasının gerekçesi olarak kış (geri) saati uygulamasına geçilmesinin enerji tasarrufu oluşturmadığı yetkililer tarafından ifade edilmiştir.

Bu hususta Türkiye’de benim görebildiğim iki bilimsel makale* yazılmıştır. Her iki makale 2014 yılında yayınlanmıştır. İki makalede yaz ve kış saati şeklinde yapılan uygulamanın Türkiye için ekonomik bir kazanç getirmediği kanaatlerini bildirmişlerdir. Fakat her iki makalenin bu kanaate varırken yeterli veri kullanmadıkları görülmektedir.

Türkiye’nin doğusu ile batısı arasında 76 dakikalık zaman farkı olduğu düşünüldüğünde, en doğudaki meridyenin yerel saatinin ulusal saat olarak kullanılmasının hem enerji hem de psikolojik ve sosyolojik problemler oluşturmayacağını düşünmek pek akılcı gelmiyor. İş ve okul mesaisinin sabah saat sekizde başladığında nüfusun yoğun olarak yaşadığı batı illerinde güneşin doğmasına daha ortalama 1 (bir) saat olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Bence Türkiye bu konuda çok daha cesur bir karar alarak GMT+2 ve GMT+3 arasında bir seçim yapmak yerine GMT+2,5 i ulusal saati olarak kullanmayı tercih etmelidir.

*Ali Osman Kocalar, Hüseyin Toros (2014). Yaz ve Kış Saati Uygulamasının Türkiye için Değerlendirilmesi, Avrupa Bilim ve Teknoloji Dergisi Cilt. 1, No. 3, S. 59-68, Aralık 2014

*Nuri Güçtekin (2014). Osmanlıdan Günümüze Yaz ve Kış Saati Uygulamalarının Tarihçesi, Tarih Dergisi Sayı: 60, s.123-158

ademsezer tarafından yayımlandı

Ben bir hiçim.......

Yorum bırakın