“SU” Eğitimi

Bu İki resim, Banaz çayının Banaz köyü içinde aynı kesitinde 2021 yaz mevsiminde ve güz mevsiminde çekilmiştir. Banaz Çayı bilinen tarihte ilk defa 2021 yazında kurumuştur. Güz mevsimi geldiğinde tekrar akmaya başlamıştır. Banaz çayının kurumasına yanlış su kullanımı sebep olmuştur. Eğer doğru kullanmayı öğrenemezsek bütün sularımızı kaybetme tehlikesi vardır. Aşağıda okuyacağınız yazı bu görüntünün bende doğurduğu duygu durumu neticesinde yazılmıştır. Yazı bir makale olarak USOBAK V kongresinde bildiri olarak sunulmuştur. Yazının devamı Kongre bildiri kitabındadır. Makalenin bir bölümü Bloğa yeni yüklenmiştir.

Su dünyada yaşamın var olması ve sürdürülebilmesi için vazgeçilmez bir bileşiktir. İki Hidrojen ve bir oksijen atomunun birleşmesi ile oluşur. Katı, sıvı ve gaz halinde bulunabilir. Dünyanın 510 milyon km2 lik yüz ölçümünün yaklaşık 2/3 ü sularla kaplıdır. Sular yeraltı ve yerüstü suları olmak üzere iki temel kategoride ele alınabilir. Yerüstü suları; Okyanuslar, denizler, göller, akarsular, buzullar ve bataklıklarda bulunur. Yeraltı suları ise yerin altındaki depolarda bulunur. Bu kadar çok su olmasına rağmen dünyanın her yerinde aynı düzeyde ulaşılabilir değildir. Çünkü insanlar için kullanılabilir temiz suyun varlığı oldukça azdır. Aynı zamanda içme, temizlik gibi alanlarda kullanılabilir suyun dünya geneline dağılımı da dengesizdir. Bu dengesizlik kullanılabilir temiz su temini açısından dünyanın bazı bölgelerinde her geçen yıl büyüyen bir sorun olmaya devam etmektedir.

Su Ayak İzi:

Birey ya da toplumun hayatını devam ettirebilmesi için temiz su kaynaklarına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç çok çeşitlidir. Besin olarak suyu içmeden tutunda tüketilen diğer gıdaları ve hizmetleri üretmeye; kişisel bakımından, giyilen kıyafetin yapımında kullanılan diğer malların üretimine kadar geniş bir yelpazedeki temiz su kullanımı su ayak izi olarak adlandırılmaktadır. Su ayak izi kavramı içerisinde, tüketilen suyun potansiyeli kadar türü de (yeşil, mavi, gri) önemlidir.

Bir malın veya hizmetin üretim sürecinde doğrudan ya da dolaylı olarak kullanılan yüzey veya yeraltı suları mavi su, Yağmur suları ise yeşil su olarak adlandırılmaktadır. Evsel atık sular içerisinde duştan, banyodan, lavabodan, çamaşır ve bulaşık makinelerinden gelen sular ise gri su olarak tanımlanmaktadır .

Üretim sürecinde kullanılan yüzey ve yeraltı suları miktarı mavi su ayak izini, üretimde kullanılan yağmur suyu miktarı ise yeşil su ayak izini gösterir. Gri su ayak izi su kalitesine yönelik bir gösterge olup, fiziksel su miktarını değil, atık suyun temizlenmesi için ihtiyaç duyulan tatlı su miktarını ifade eder. Dolayısıyla bireyin yada toplumun beslenme, üretim ve tüketim alışkanlıkları ortaya çıkardığı su ayak izi ile doğrudan ilişkilidir. 

Su ayak izi kavramı kullanılan su hacmiyle birlikte, kullanılan suyun türü, nerede, ne zaman ve nasıl kullanıldığını da açıklamaktadır. Su ayak izinin yüksek ya da düşük olması iyi yada kötü bir durumdur demek yerine, kullanılan suyun türü, nerede, ne zaman ve nasıl kullanıldığının bilinmesi daha önemlidir. Bol yağış alan bir havzada su ayak izinin yüksek olması topluma, ekosistemlere ve ya ekonomiye etkisi nispeten az olabilir. Fakat yağışın çok az olduğu başka bir havzada durum tersine dönebilir.

Su ayak izi üretimde ve tüketimde olmak üzere iki farklı şekilde hesaplanır. Üretimin su ayak izi, ülkede suyun nasıl kullanıldığının ve bu kullanımın uygun ve sürdürülebilir olup olmadığının anlaşılmasını sağlar. Tüketimin su ayak izi ise ülke içinde tüketilen malların ve hizmetlerin üretiminde kullanılan tatlı su miktarı olarak tanımlanır. Türkiye’de üretimin su ayak izinin yaklaşık olarak yüzde 90’ı tarım sektöründen kaynaklanmaktadır. Üretimden kaynaklanan su ayak izinin %64’ü yeşil su ayak izidir; mavi su ayak izi %19, gri su ayak izi %17’dir. Tüketimden kaynaklanan su ayak izinin %66’sı yeşil su ayak izidir; mavi su ayak izi %17, aynı şekilde gri su ayak izi de %17’lik paya sahiptir. Bu veriler Türkiye’nin yağışla elde edilecek suya ne kadar çok bağımlı olduğunu göstermektedir. Bir bölgenin su varlığı başta o bölgenin iklimi ile doğrudan ilişkilidir. Nemli iklim şartları suyun bol olmasını sağlarken, kurak iklimlerin hüküm sürdüğü alanlarda su temini sıkıntısı yaşanmaktadır.

Türkiye’nin Su Potansiyeli

Türkiye Orta kuşakta yer alması, iklim şartları ve jeomorfolojik özellikleri itibariyle çok nemli ve nemli iklimlerin görüldüğü alanlar oldukça sınırlıdır. Çok geniş bir alanda yarı nemli iklimler hüküm sürmektedir. Ülkenin Orta ve Güney doğusunda yarı kurak iklimler geniş yer kaplarken, Güneydoğuda Suriye sınırında ve Iğdır’da kurak iklim görülmektedir. Türkiye’nin %19’unda kurak veya yarı kurak iklim görülmektedir. %74’ünde Yarı nemli ya da nemli İklim görülürken, %7,14’ünde çok nemli iklim görülmektedir (Harita 1).

Harita 1 Erinç Yağış Etkinlik İndeksi ve İklim Özellikleri (Bölük 2016’dan alınmıştır. https://www.mgm.gov.tr/FILES/iklim/iklim_siniflandirmalari/erinc.pdf erişim 17/11/2021)

Erinç Yağış Etkinlik İndeksine göre yapılan tasnifte çok nemliden kurak iklimlere doğru gidildikçe yıllık yağış miktarları azalmaktadır. Türkiye ortalama yıllık yağış miktarı az olduğu gibi hem yıllar arasında hem de ülke genelinde bölgeler ve iller düzeyinde yıllık kaydedilen yağış miktarlarında farklılaşmalar görülmektedir. Ülke sahil şeridinde yıllık yağışlar fazla, iç kesimlere doğru gidildikçe yağışlar azalmaktadır (Harita 2). Bölgelere göre değişen yağış rejimi bölgelere göre su potansiyelinin de farklılaşmasına sebep olmaktadır. 

Harita 2. 1981-2010 Türkiye alansal yağış normalleri (www.mgm.gov.tr, 2021)

Devlet Su İşlerinin yapmış olduğu hesaplamaya göre Türkiye’nin yıllık ortalama yağış miktarı yıllara göre değişmekle birlikte 574 mm dir. Bu yağış miktarı 450 milyar m3 su üretmektedir. Yağışla kazanılan suyun bir miktarı doğrudan buharlaşarak atmosfere dönmekte, bir miktarı yüzeysel akışla göllere ve denizlere dökülmekte, bir miktarı da yer altındaki depolara sızmaktadır. Bu süreçler işledikten sonra Türkiye’nin yerüstü su potansiyeli 94 milyar m3 tür. Yeraltı su potansiyeli ise 18 milyar m3 tür. Yeraltı ve Yerüstü yıllık toplam su potansiyeli ise 112 milyar m3tür. Toplam potansiyel su miktarını nüfusa böldüğümüzde yıllık kişi başına düşen su miktarını elde ederiz.  

Nüfus artışına bağlı olarak su tüketiminin artmasına eklenen küresel iklim değişikliği, Türkiye’nin su ile olan imtihanını her geçen gün zorlaştırmaktadır. Türkiye’de kişi başına düşen kullanılabilen yıllık su miktarı 2020 yılı itibariyle 1346 m3tür. Bu miktar 2000 yılında 1652 m3, 2009 yılında ise 1544 m3/kişi olarak gerçekleşmişti. Dünya Tarım Örgütü (FAO) tarafın yapılan sınıflandırmada, bir ülkede kişi başına düşen yıllık su miktarı 1700 m3 ve daha fazla olduğunda o ülke su zengini sayılmaktadır. Kişi başına düşen su miktarı 1700-1000 m3 arasında olduğunda su stresi var, 1000 m3 ve daha az olduğunda ise o ülkede su kıtlığı var olarak kabul edilmektedir. Türkiye bu sınıflamada su stresi yaşayan ülkeler sınıfında yer almaktadır. Her geçen yıl kişi başına düşen yıllık su miktarının azalıyor olması da stresin giderek artacağını göstermektedir.   

Bu zorlukla baş etmenin yolu insanlarımıza iyi bir su eğitimi vermekten geçmektedir. Çünkü var olan suyu arttırmak neredeyse imkansız gibidir. Suyun esas kaynağı yağışlardır. Yağışları artırmak mümkün olmadığı gibi, yıllar arasında yaşanan yağış dengesizliği (Şekil 1) ayrı bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu durumda var olan suyu kirletmeden doğru bir şekilde kullanarak uzun süre yeter olması sağlanabilir. Bunun için de çok ciddi ve kapsamlı bir su eğitimine ihtiyaç vardır.

Şekil 1 Türkiye yıllık yağış miktarları (https://mgm.gov.tr/veridegerlendirme/yillik-toplam-yagis-verileri.aspx)

Su Eğitimi Nasıl Olmalı?

Su Eğitiminin içeriği, doğal ortamda var olan suyun bütün yönleri ile tanınması ve suyun var olduğu yerden çıkarılması ya da kullanıma alınması, kullanılması ve tekrar doğaya geri bırakılmasına kadar geçen sürede suya karşı insan davranışının nasıl olması gerektiğini açıklamayı ve insan davranışını yani suyun insan tarafından kullanılmasını yönlendirmeyi amaçlar. Bunun için;

Su eğitiminin birinci boyutu suyu tanıma olmalıdır. Doğal ortamda bulunan suyun fiziksel ve kimyasal özelliklerinin, canlılar açısından besin değeri olma özelliği, Dünyanın ve yaşanılan ülke, bölge ve ya yerleşim yerinin su varlığının ne olduğunun bilinmesi suyu tanıma ile ilgili içerikte verilmesi gereken bilgiler olmalıdır.

Su eğitiminin ikinci boyutu suyu bilinçli kullanma ile ilgilidir. Yukarıda ifade edildiği gibi su bir bileşiktir. Kendime has fiziksel ve kimyasal özellikleri vardır. Suya başka bir maddenin karışması orijinal halinin değişmesine yol açar. Su aynı zamanda temizlik maddesidir. Fakat temizlik için kullanıldığında kendi kirlenebilir. Suyun bir diğer özelliği de bütün canlılar için besin değeri taşıyor olmasıdır. Bütün bunlar düşünüldüğünde, doğal olarak bulunduğu yerde suya erişiminden, besin olarak doğrudan ya da dolaylı olarak alınıp kullanılmasına, tarımsal üretimden; sanayi üretimine, gündelik ev temizliğinden, çevre temizliğine kadar çok geniş bir alanda nerede, nasıl ve ne kadar kullanılması, bir başka ifadeyle bilinçli kullanımının nasıl olması gerektiğini açıklayan içerikten oluşmalıdır.     

İyi bir su eğitimi süreci doğru planlama ile başlar. Yasal düzenlemeler ve geliştirilen kapsayıcı politikalar uygulanacak olan su eğitiminin temelini oluşturacaktır. Suyun kullanımına ilişkin yapılan yasal düzenlemelere ait uygulanma sürecinin denetlenmesi ve gerekli yaptırımların objektif bir şekilde uygulanması, su eğitiminin başarıya ulaşmasını sağlayacaktır. Yasal düzenlemeler yapılırken, yaptırımlardan ziyade, öncelikli olarak bilinçli su tüketimini özendiren ve teşvik eden yaklaşımlar ön plana çıkarılmalıdır. Örneğin şehirlerde yağmur suyu hasadı yapan binalar için atık sudan alınan vergilerden indirim yapılabilir.

Su eğitimine ilişkin yapılacak planlamanın eğitim uygulamaları aşamasında hedef kitlenin özelliklerine göre amaçların belirlenmesi ve uygun içerik oluşturulması gerekmektedir. Su eğitimi temelden yani çocuktan başlanmalıdır. Çocukların bilişsel ve duyuşsal gelişimlerine uygun içerik ve etkinlikler yapılmalıdır. İçerik ve etkinlikler çocuklar, gençler ve yetişkinler olmak üzere üç kategoriye ayrılmalıdır. Okul programlarında yer verilecek farklı ders içeriklerinin birbirini destekler nitelikte olmasına özen gösterilmelidir. Ders içi etkinliklerin yanı sıra ders dışı aktivitelerle su eğitimi desteklenmelidir.

Politikalar, yasal düzenlemeler ve eğitim içeriklerinin halka ulaştırılmasında uygun iletişim araçları kullanılmalıdır. Fakat her öğrenmede olduğu gibi örgün ve yaygın eğitim programlarının uygulama alanları su eğitiminin amacına ulaşması için kullanılabilecek ortamların başında gelmektedir. Örgün ve aygın eğitim programlarında su eğitiminin odaklanacağı iki temel nokta yukarıda da ifade edildiği gibi suyu tanıma ve bilinçli su tüketimi olmalıdır.  Bilinçli su tüketiminde iki temel üzerinde durulmalıdır. Bunlardan birincisi temiz suyun boşa akıtılmaması, diğeri ise temiz suyun kirletilmemesidir. Bilinçli su tüketimi değer eğitimi ile ilişkilendirilerek verilmesi tutum ve davranışı değiştirmede daha etkili olacağı gözden kaçırılmamalıdır.

Seçilmiş Kaynaklar

Bölük, E. (2016). Erinç İklim Sınıflandırmasına Göre Türkiye İklimi, T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Araştırma Dairesi Başkanlığı Klimatoloji Şube Müdürlüğü.

Çapar, G. (2018). Su ayak iziniz ne kadar büyük, TÜBİTAK bilim genç,

DSİ (2021). Toprak Su Kaynakları.

TC Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (csb.gov.tr) (2021). Su.

Turan, E,S. (2017). Türkiye’nin su ayak izi değerlendirmesi, 2. ULUSLARARASI SU VE SAĞLIK KONGRESİ, Turk Hij Den Biyol Derg, 2017; 74(EK-1): 55 – 62

Üstün, G.E. ve Tırpancı, A. (2015). Gri Suyun Arıtımı ve Yeniden Kullanımı, Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dergisi, Cilt 20, Sayı 2, 119-139

WWF-Türkiye (2014). Türkiye’nin Su Ayak İzi Raporu- Su, Üretim ve Uluslararası Ticaret İlişkisi

ademsezer tarafından yayımlandı

Ben bir hiçim.......

Yorum bırakın