Ülkemizin en önemli problemleri nedir? sorusuna cevap aradığımızda, Eğitim ön sıralarda yer alır. Bu konuda herkes hemfikirdir. Fakat ne hikmetse ne siyasetçiler ne de bilim insanları bu soruna ilişkin doğru düzgün çözüm üretmezler yada üretmezler. Ben bu soruna çözüm bulacak değilim. Fakat işim gereği içinde yaşadığım akademi ile ilgili bir gözlemlerimden bir hususu burada paylaşmak istiyorum.
Paylaşmak istediğim sorunun adını akademide akademik israf olarak koydum. Akademik israftan kastettiğim, zaten yetersiz olan akademisyenlerin faklı şekillerde nasıl israf edildiğini anlatmak istiyorum.
1- Akademisyenin uzmanlık alanı dışındaki bir bölümde istihdam edilmesi: Benim de yaşadığım önemli bir problem olması nedeniyle buradan başladım. Türkiye’deki üniversitelerde özellikle eğitim fakültelerinde yaşanan önemli bir israf olarak görüyorum. 1997 yılında başlayan eğitim fakültelerinin yeniden yapılandırma sürecinde “alan eğitimi” olarak adlandırılan bir lisans üstü eğitim alanı oluşturuldu. bu bağlamda Coğrafya Eğitimi, Tarih Eğitimi, Matematik Eğitimi, Sosyal Bilgiler Eğitimi, Fen Bilgisi Eğitimi gibi yüksek lisans ve doktora programları oluşturuldu. Aynı şekilde Doçentlik alanları da bu şekilde oluşturuldu. Buraya kadar her şey iyi fakat Coğrafya Eğitimi alanında uzmanlaşmış bir akademisyen Sosyal Bilgiler Eğitimi yada Sınıf Eğitimi Programlarında istihdam edilmeye başlandı. Çünkü liseye öğretmen yetiştiren programlar sadece 7 üniversite de açık bırakıldı diğerlerinde ise kapatılmıştı. Fizik, Kimya, Biyoloji Eğitimcileri Fen Bilgisi Eğitimi Programlarında, Tarih ve Coğrafya Eğitimcileri ise Sosyal Bilgiler Programlarında istihdam edildiler. Coğrafya eğitimcisi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği programında coğrafya derslerini okutmak zorunda kaldılar. Aynı şekilde Tarih eğitimcisi Osmanlı Tarihi veya Ortaçağ tarihi gibi esas uzmanlık alanının dışında dersler okutmak zorunda kaldı. Böylelikle Doçent yada Profesör düzeyindeki bir uzman akademisyen kendi alanında çalışmayarak israf edilmiş oluyor.
2- Akademik kadrosu tamamlanmadan bölümlere öğrenci alınması: Bir akademisyenim iki önemli görevi vardır. Bunlardan biri öğrencilere ders anlatmak diğeri ise bilimsel çalışma yapmak. Yasa ve yönetmeliklere göre bir ön lisans ve lisans düzeyinde bir programa öğrenci alınabilmesi için 3 öğretim üyesi/elemanı olması gerekiyor. Buraya kadar sorun yok gibi görünüyor. Fakat 3 Öğretim elemanı ile bir program açılıyor. Sonrasında 2., 3. ve 4. sınıflar geliyor. bir programın etkili bir eğitim yapabilmesi için ilgili disiplinin farklı alt dallarında uzmanlaşmış akademisyenlerin olması gerekiyor. Bu da en az 8-10 farklı alt alanda uzmanlaşmış akademisyen olması gerektiği anlamına geliyor. Fakat ilgili programda halen daha bu sayının yarısı kadar akademisyen istihdam edilmiş. Yada bir disiplinin 10 farklı alt dalı bulunuyor, ilgili programda 10 akademisyen istihdam edilmiş fakat 10 akademisyen 5 alt dalda uzmanlaşmış. Bu durumda israf başlamış oluyor. Öncelikle akademisyenlerin bir kısmı uzmanlık alanları dışında ders anlatarak elde edilecek fayda azalmış oluyor. Akademisyen uzmanlık alanı dışında ders anlatmak için bu derslere hazırlık için ihtiyaç duyacağı zamanı bilimsel çalışma yapacağı zamandan almak zorunda kalıyor. Aslında 10 akademisyene ücret ödeniyor. Fakat amaca ve ihtiyaca uygun planlama yapılmadığı için kullanılan kaynaklar israf edilmiş oluyor. Verimli bir eğitim yapılabilmesi için Ana alanın 10 farklı alt alanında uzmanlaşmış Akademisyen ihtiyacı varken programda halen daha 5 akademisyen istihdam edilmiş ise oradaki her şey (Akademisyenler, Öğrenciler, binalar, bütçeler) israf ediliyor demektir.